Daha önce hem özel ögretmenlik yaptim hem de Millî Egitim Bakanligi bünyesinde görev aldim. Bu süreçte yalnizca ders anlatmakla kalmadim, ayni zamanda egitim-ögretim yöntemleri üzerine derin analizler yaparak çesitli makaleler kaleme aldim. Egitim benim için ezberden ibaret bir süreç degil; ögrencinin kendi potansiyelini kesfetmesini saglayan bir yolculuktur. Bu nedenle derslerimde her zaman ögrencinin aktif oldugu, merak duygusunun ön planda tutuldugu bir ortam yaratmaya özen gösteririm.
Her ögrencinin farkli bir ögrenme biçimi oldugunu ve herkesin kendi hizinda ilerledigini çok iyi biliyorum. Bu yüzden ders planlarimi tek bir sablona göre degil, ögrencimin ihtiyaçlarina göre özellestiririm. Ilk tanisma dersimizde ögrencinin güçlü ve gelismeye açik yönlerini birlikte analiz eder, hangi ögrenme tarzinda daha verimli oldugunu belirleriz. Bu analizler sonucunda ögrencinin hedeflerine uygun bir yol haritasi olustururum.
Her dersin basinda kisa bir tekrar yapariz ama bu tekrar kisminda ögretmen ben degil, ögrencim olur. Konuyu kendi cümleleriyle anlatmasina, örnekler vermesine ve hatta bana sorular yöneltmesine izin veririm. Bu yöntem sayesinde ögrencim konuyu derinlemesine anlamanin yani sira kendi bilgisini ifade etme becerisini de gelistirir. Ögrencinin kendini “dinleyen degil, ögreten” konumunda bulmasi özgüvenini artirir ve bilgiyi kalici hale getirir.
Dersleri olabildigince oyunlastirilmis ve etkilesimli sekilde islerim. Ögrencinin yasina, seviyesine ve ilgi alanlarina göre mini yarismalar, kelime ya da bilgi oyunlari, bulmacalar, kart etkinlikleri ve yaratici uygulamalarla ögrenmeyi eglenceli hale getiririm. Oyun temelli ögrenmenin yalnizca küçük yas gruplarinda degil, her yasta etkili oldugunu düsünüyorum. Çünkü eglenceli bir atmosferde ögrenilen bilgi, zihinde daha uzun süre yer eder.
Ayrica, ögrencilerimin derse olan ilgisini artirmak için konulari yalnizca kitap sayfalariyla sinirli tutmam. Günlük yasamdan örneklerle, basit deneylerle veya kisa videolarla destekleyerek konunun gerçek hayatla bagini kurmalarini saglarim. Böylece ögrenci, ögrendigi bilginin neden önemli oldugunu ve hangi alanlarda ise yaradigini fark eder.
Her dersin sonunda ögrencimle kisa bir degerlendirme yapariz. O gün hangi konularda kendini gelistirdigini, neleri daha iyi anladigini ve hangi bölümlerde destege ihtiyaç duydugunu birlikte konusuruz. Bu sayede ders yalnizca bilgi aktarimiyla sinirli kalmaz; ögrencinin ögrenmeyi ögrenme becerisi gelisir.
Amacim, ögrencimin yalnizca basarili bir ögrenci olmasi degil; ayni zamanda kendine güvenen, merak eden, ögrenmeye istekli bir birey haline gelmesidir. Ögrencilerime “ögrenmek zorunda olduklari” bir dersi degil, “kesfetmek istedikleri” bir alani sunmaya çalisirim. Çünkü dogru yöntemle, her ögrenci ögrenmekten keyif alabilir.